Adını Bile Duymadiğiniz 6 Bilim Kurgu Filmi

Frank Howard, otomatik bir hapishanede hapsolmuş bir adamdır ve oradan kurtulmak için bilgisayarı kendi bilgisiyle alt etmesi gerekmektedir. Sürekli olarak Frank adındaki yapay zeka tarafından izlenen bu yerde, kaçma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Bilgisayar, Howard’ın zihnine sızarak, uykuya daldığında rüyalarında sürekli bir kafede uyanmasına neden olur. Her seferinde oradan kaçmayı hayal etse de, sonunda bu hayalin gerçekleşmediğini fark eder. Bir gün, Howard’ın kaçma çabalarını gören Frank, ona bu konuda yardım etmeye karar verir. Ancak, bu destek de sonuçsuz kalır ve Howard yine de özgürlüğüne kavuşamaz. Nihayetinde, iki yürüyüşçü tarafından kurtarılır ve bu beklenmedik durum, onun için yeni bir başlangıcın kapılarını aralar.

2092 yılında, bilim insanları hücre yenileme teknolojisi sayesinde insanlığa ölümsüzlüğü sunmayı başardılar. Artık kimse hayatını kaybetmeyecek ve dünya, son ölümlünün son anlarını beklemeye koyulmuştu. Ancak, bu kişinin geçmişine dair hiçbir iz bulamadıkları için, hipnoz yöntemiyle onun anılarını canlandırmaya çalışacaklardı. Bu süreçte, bir gazeteci o anki röportajında, kişinin 9, 15 ve 34 yaşındaki hallerine dair sorular sorarak onun hayatına dair derinlemesine bilgi edinmeye çalışıyordu. Röportaj sırasında, kişi, ailesinin dağılmasının ardından hangi ebeveyniyle kalacağına karar vermek zorunda kaldığını anlatıyor. Bu zor seçim, onun hayatında önemli bir dönüm noktası olmuştu. Annesinin ve babasının ayrılığı, onun çocukluğunda derin izler bırakmıştı. Sonunda, trenin hareket etmekte olduğunu fark ettiğinde, annesine yetişmek için son bir çaba gösterdi. Trene yetişmeyi başardığında, o anın ardından neler yaşandığını anlatmaya başlar. Bu an, onun hayatında bir dönüm noktasıydı ve yaşadığı duygular, ölümsüzlük kavramının ötesinde, insan olmanın getirdiği karmaşık duyguları gözler önüne seriyordu. Annesine ulaşmanın verdiği mutluluk ve belirsizlik, onun hayatındaki en önemli anlardan biriydi.

Kaptan Colter Stevens, Afganistan'daki görevinden uzaklaşarak bir trenin içinde Chicago'ya doğru yol aldığını fark ettiğinde, bu duruma oldukça şaşırır. Kendisine baktığında, gördüğü yüzün kendisine ait olmadığını anlar. Karşısındaki Christina'ya durumu anlatmaya çalışırken, iki trenin yan yana gelmesiyle birlikte büyük bir patlama meydana gelir ve içindeki herkes hayatını kaybeder. Colter, bir kokpitin içinde uyanır ve ekran aracılığıyla birisiyle iletişim kurmaya başlar. Gergin bir ruh hali içinde olmasına rağmen, göreve odaklanmaya çabalar ve tekrar trenin içine gönderilir. Kısa bir araştırma sonucunda, bombanın tuvaletteki havalandırma sisteminde gizlendiğini keşfeder.

Jack Starks, Körfez Savaşı'nda gazi olarak görev yapmış ve ölümcül bir kurşun yarası almasına rağmen hayatta kalmayı başarmıştır. Ancak, bu travmanın ardından hafıza kaybı ile başa çıkmak zorunda kalmaktadır. Bir gün, kendini ıssız bir yol kenarında, ölü bir polis memurunun yanında yatarken bulur. Yaşanan olayların detaylarını hafızasında canlandıramadığı için, olay yerine gelen polislere başka birinin daha bulunduğunu söylese de, bu iddiası ciddiye alınmaz. Sonuç olarak, kendisini suçsuz bulup akıl hastanesine yatırmaya karar verirler. Akıl hastanesinde, Jack'in izni olmadan üzerinde deneyler yapılmaya başlanır. Zorla denek olarak kullanılan Jack, bu süreçte hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük zorluklarla karşılaşır. Hafıza kaybı ve yaşadığı travmalar, onun gerçekliği algılamasını zorlaştırırken, hastane ortamında yaşananlar da onu daha da derin bir çıkmaza sürükler. Jack, hem geçmişini anlamaya çalışmakta hem de kendisine uygulanan bu deneylerin amacını sorgulamaktadır.

Beş arkadaş, bir gezi için limana doğru yola çıkar ve bir tekneye binerler. Denize açıldıklarında aniden bir fırtına patlak verir ve tehlike sinyalleri almaya başlarlar. Tekne, kısa bir süre içinde alabora olur ve batar. Fırtına dindikten sonra, tekrar tekneye binmeye çalışırlar ve uzaktan gördükleri bir gemiden yardım istemek için oraya sığınırlar. Geminin terkedilmiş olduğu izlenimi verse de, içindeki yiyeceklerin hala taze ve temiz görünmesi dikkatlerini çeker. Gemide ilerlerken, Jess aniden birinin onları izlediği hissine kapılır. Arkadaşı Victor, bu durumu araştırmaya karar verir ve kanlı bir ayna ile karşılaşır.

Renton, gözlerini açtığında sevgilisiyle birlikte bir odada uyanır. Ancak, aniden içeri giren üç adamla karşılaşınca panikleyerek oradan kaçmaya çalışır. Fakat bu çabası sırasında boynunu kırarak yere düşer ve zaman döngüsü yeniden başlar. İkinci kez gözlerini açtığında, adamlar odaya tekrar girer ve Renton, onları yakalayıp sandalyeye bağlamayı başarır. Elindeki para ve belgeleri talep ettikten sonra aşağı inmeye karar verirler. Renton, bulduğu ilk fırsatta sevgilisinin yanına koşar ve onu kurtarmak için çabalar. Hannah, ona ne istiyorlarsa vermesini söylerken, Renton’un aniden vurulmasıyla gün tekrar başa sarar. Bu sefer, onlardan intikam almak için siyanürle zehirlemesini ister. Ancak bu süreçte kimliği açığa çıkar ve işler beklenmedik bir hal alır.